Oyuncular:

Freddie Highmore - Evan Taylor (August Rush)
Keri Russell - Lyla Novacek
Jonathan Rhys Meyers - Louis Connelly
Terrence Howard - Richard Jeffries
Robin Williams - Maxwell "Wizard" Wallace
Yönetmen: Kirsten Sheridan
Senaryo: Nick Castle, James V. Hart

Yapımcı: Richard Barton Lewis
Yapım Yılı: 2008
Süre: 113 dakika
"Ben müziğe bazı insanların peri masalına inandıkları gibi inanıyorum. Kalbinizi açın ve dinleyin, siz de inanacaksınız."
Hepimiz görünüm, ses tonu, ilgi alanları, zevkler, davranışlar konusunda birbirimizden farklı düşünüyoruz. Kimi zaman kendimizle bile çelişebiliyoruz. Çünkü hepimiz farklıyız; bize öğretmeye çalıştıklarının aksine.
Babası Lyla'ya harika bir gelecek hazırlamıştı. Önüne her şeyi sermişti. Lyla çok ünlü bir çellist olacak, herkes tarafından aranılacaktı. Ama hiç de öyle olmadı. Kutlama için gittiği parti ona öyle bunaltıcı geliyordu ki, terasta hava almak istedi. İşte ne olduysa orada oldu. Louis isimli yakışıklı bir grup solistiyle tanıştı. Bildiği tek şeyi ismi olmasına rağmen ona tümüyle bağlanmıştı. Nerden bilebilirdi ki ondan bir bebeğinin olacağını? Babasının Lyla için hazırladığı gelecekte Evan yoktu, bu nednele kızı için, ailesi ve kendisi için en iyisinin(!) bu olacağına karar verdi. Aldığı kararla Evan'ı yetiştirme yurduna verdikten sonra, zaten yine babası yüzünden görüşemediği aşkı Louis'i aradan geen onca zamana rağmen halen daha seven kızı Lyla'ya da Evan'ın öldüğünü söyledi. 11 yıl sonra babasının, ölmek üzere olduğu zamanda söylediği cümle hayatını değiştirdi. Bunun üstüne hakkında hiçbir bilgiye sahip olmamasına rağmen oğlu Evan'ı aradı. Umutsuzluğuna yenileceği sırada buldu onu. Louis'ini ve Evan'ını buldu.
Peki bu muydu filmde dikkat çeken? Tabiki de hayır! KOnu böyle gözükse de filmde Evan müzikal dehaya sahip bir çocuk. Duyduğu her sesi -hatta sabahın köründe gelen o sinir bozucu işi makinaları sesi dahil- bir müzikte birleştiriyordu kafasında. Belki bir Mozart'tı o. Duymak ona verilmiş en güzel yetiydi. Müzikle canlanıyordu Evan Taylor. Ya da August Rush mı demeliyim?
Aziz Nesin'in "Şimdiki Çocuklar Harika" diye bir kitabı var, okudunuz mu bilmiyorum. Kitabın başında şöyle bir şey vardı:
Babasından veya annesinden şiddet gören küçük yaştaki çocuklara "Ailenize yapacağınız en kötü şey ne olurdu?" benzeri bir soru sormuşlar. Verilen cevaplar düşündürücü; ancak bir tanesi var ki ürkütüyor.
"Babamı topal bir atın üstüne oturturdum ve üstüne çadır benzeri örtü örterdim. Çadırın en tepesine de sivrice bir bıçak koyardım. At topalladıkça bıçak başına değsin de akıllansın."
Film aklıma bunu getirdi. Çünkü öyle sahneler var ki, kimsesiz çocuklar maalesef ki kendisini sokaktaki meteliksiz adamın yanında, ailesinden daha çok güvende hissediyor.
Sözün özü film; aşkı, özlemi,müziği ve günümüz gerçeklerini bir daha gözümüzün önüne getiriyor.
İlgilenenler için filmden güzel alıntılar var bu sitede;
http://www.imdb.com/title/tt0426931/quotes
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSildvdsini alıp izleyelim. :D
YanıtlaSil