1 Haziran 2012 Cuma

Bulantı/ Jean Paul Sartre

Buhranlar geçiriyorum, yoğun duygu çatışması. Ne olduğuna anlam veremiyorum ama var. Bir bulantı gibi.. Evet evet, ellerim, gördüklerim, dokunduklarım sanki bir bulantı, bulandırıyor beni. Yalnızım. Nesneler dokunmamalı bana. Yararlanırız onlardan, aralarında yaşarız, hepsi bu. Oysa benim durumum? Dokunuyor bu nesneler bana, duyuyorum, dayanamıyorum. Midem, ellerim bulanıyor.


"Bu kıvançlı, akıllı sesler ortasında yapayalnız biriyim. Bütün bu insanlar birbirlerine açılmakla, aynı fikirde olmanın verdiği mutluluğu bölüşmekle geçiriyorlar zamanlarını. Anlamıyorum Tanrım, hepsi birden aynı şeyleri düşünmeye neden bu denli önem veriyorlar."


"..Bilmem, acaba yalnız olduğum için mi benim yüzüm böyle? Toplu yaşayan insanlar aynalarda kendilerini, dostlarının gördükleri gibi görmeye alışmışlardır. Ama benim dostum yok ki: Tenim bu yüzden mi bu kadar yalın, çıplak geliyor bana. İnsanın, evet, evet, insanın insansız bir doğa gibisin diyeceği geliyor."


"Mavi yün gömleği, ardındaki kahverengi duvarda neşeli neşeli kımıldanıyor. Bu da Bulantı veriyor. Ya da Bulantının ta kendisi. Bulantı benim içimde değil orada, duvarda, askılarda, çevremdeki her yerde, kahveyle özdeşleşmiş gibi, ben ancak bu Bulantıyı izleyen biriyim."


"Zaman denilen de bu işte, çırılçıplak zaman, kişinin varlığına usul usul geliyor, bekletiyor kendini, ama bir kez de gelince midesi bulanıyor insanın, çünkü zamanın çoktan var olduğunu anlıyorsunuz."


"..Nasıl da yoksunmuşum gizli boyutlardan, nasıl da kendi bedenime kapanıp kalmışım, kendi bedenime ve bedenimde tomur tomur kabarcıklaşan sudan düşüncelere!"


"..'Pascal'ın dediği doğru mu, gelenekler ikinci tabiatımız mı dersiniz?'"


"..Her saniyeye eğilip kana kana içiyorum."


Some of these days you'll miss me, honey!;

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder